Ankaragücü 1910 yılında Ankara'da kurulmuştur. Renkleri sarı-laciverttir. Maçlarını 19.125 kişilik Ankara19 Mayıs Stadyumu'nda oynamaktadır. Şu anda Turkcell Süper Lig'inde bulunan Ankaragücü'nün teknik direktörü Hikmet Karaman'dır. Ankara'da en fazla taraftara sahip olan takımdır.
Tarihi
Ankaragücü kulübünün kuruluşu ‘İstanbul’da gerçekleşmiştir. Ankaragücü İmalat-ı Harbiye’ye dayanır. İmalat-ı Harbiye, Osmanlı Devleti’nde 19.yy ortalarına doğru, ordu ihtiyaçlarına yönelik sanayi politikalarının geliştirilmesiyle zamanın koşullarında, tersanelerle birlikte imparatorlukta işçi yoğunluğu ve istihdamı açısından en başta gelen kurumlarından birisidir (bkz. Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi. Syf. 417). “Kim ki kale kurup top endah ederek tepük oynaya, boynu vurula…” fermanını, takmayarak aralarında alenen ve kıran kırana top endah eden İmalat-ı Harbiye Tamir Atölyesi mensupları, yasağın gevşemesiyle kendi aralarında kulüpleşir ve 1904’te yasağın kalkmasıyla sahaları doldurmaya başlarlar (Arığ, 1996: 27). 1904–1910 yılları arasındaki zaman diliminde genellikle, Tamir Atölyesi’nin farklı üniteleri ve tezgâhlarının futbol takımları oluşturulmuş, bu resmi-olmayan ‘takım/kulüpler’ kendi aralarında maçlar yapmışlardır. Bu takımlar her zaman ayni işyerinin farklı üniteleri temelinde oluşmamıştır. Sadece çırakların oluşturduğu veya Arnavut asıllı işçilerden oluşan takımların da varlığı bilinmektedir (Arığ, 1996: 27–28). İstanbul liginin başlamasıyla birlikte ‘bir çatı altında bir araya gelmek ve ligde yer almak’ fikri yayılmaya başlamıştı. 1910’un Haziran ayında böyle bir ‘birlik’ toplantısı organize edilir, fakat bir sonuç alınamaz. İmalat-ı Harbiye Mektebi’nin son sınıf öğrencilerinden ikisinin adı öne çıkmaktadır ve ‘birlik’ konusunda anlaşma sağlanamamıştır. Agah Orhan’ın öncülüğündeki grup ‘Altınörs İdmanyurdu’nu, Şükrü Abbas’ın öncülüğündeki grup ise ‘Turan Sanatkarangücü’nü 31.08.1910 tarihinde kurarlar. Bu belirtilen genç işçiler kulübün kuruluşunda aktif olmalarına rağmen yönetimlerde yer almayıp futbolcu olmayı tercih etmişlerdir. Kulübün kuruluşunun aşağıdan, yani işçi ve işçi okulu öğrencilerinden gelmesi dikkate değerdir. Bu ‘öğrencilerin’ aynı zamanda atölyelerde çalıştıklarını belirtmeye gerek yok. Okudukları okul bir anlamıyla ‘atölyelerin’ alt yapısını oluşturan kurumlardır ve buradaki öğrenciler fabrikalarda ustalarının gözetiminde pratik yapmaktadırlar.
Altınörs İdmanyurdu’nun başkanı Kazım Usta, fişek fabrikasında torna ustabaşı; kâtip Osman Ahmet tornacı; kaptan Kerim Fil, silah fabrikasında usta ve muhasip Boşnak Hasan tornacıdır. Altınörs oyuncuları da fişek ya da silah fabrikasında çalışan işçiler veya İmalat-ı Harbiye usta mektebi öğrencileridir. Yine aynı tarihte kurulan Turan Sanatkarangücü’nün başkanı Hasan Muhittin Bey fişek fabrikasında ustabaşı, Katip Lütfü Bey usta mektebi öğrencisi, muhasip Numan Usta İmalat-ı Harbiye Atölyesi kontrol memurudur. Altınörs İdmanyurdu’nun arması örs ve örse çekiçle vuran bir eldir. Turan Sanatkarangücü’nün arması ise ağzında çekiç sıkıştırılmış bir kumpastır (Arığ, 1996: 29). Bu arada kulüplerin kendileri arasında yaptıkları ilk maçın olaylar nedeniyle 0–0 bitmesi ilginçtir. Arığ, iki kulübün oluşumunda işçilerin görüşleri arasında bir farktan bahsetmektedir. Buna göre Altınörs İdmanyurdu Mustafa Kemalci; Turan Sanatkarangücü ise Enver Paşacıdır (1996: 30). Fakat burada belirtilen isimlerin 1910’daki popülaritesinin böyle bir ayrımı meydana getirebilecek kadar büyük olduğunu söylemek mümkün müdür? Buna karşın her iki kulüpte de bağımsızlıkçı eğilimlerin güçlü olduğunu belirtmek ve İttihat ve Terakki Partisi sempatizanlarının bir ağırlığa sahip olduğunu belirtmek yerindedir. Bunun ötesinde bu yıllar bağlamında İmalat-ı Harbiye işçilerinin hayli politik bir atmosfer içerisinde olduklarını da belirtmek yanlış olmayacaktır. Özellikle 1. Dünya Savaşı ve Ulusal Kurtuluş Savaşı yılları bunu destekler niteliktedir. Enver Paşa ve Lenin lehine sloganlar atılan 1 Mayıs’ların yaşandığının (1920- Trabzon) belirtildiği bir dönemin (Akt. Ahmad, 1998: 129) ve o günkü işçilerin duruşlarının anlaşılabilmesi için o günlere daha ayrıntılı bakmak gerekmektedir. Yani ‘Enver Paşa’cılık’ aslında nedir? Bu ayrı bir tartışmanın konusudur.
Bu arada bir parantez açıp, Osmanlı’nın bu son dönemlerinde işçi hareketinin durumuna bakmak gerekir. Türkiye işçilerinin ilk sınıfsal örgütlenmelerinden birisi olarak kabul edilen Amele-i Osmanî Cemiyeti (Osmanlı Amele Cemiyeti) 1894–1895 yıllarında Tophane Fabrikası’nda çalışan işçilerce kurulmuştur (bkz. Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi,1996; Şişmanov,1990; Disk, 1977; Sencer, 1969 vb.). Tophane Fabrikası bir anlamıyla Zeytinburnu’ndaki atölye ile aynı kurum bütünlüğü içerisinde yer almaktadır. Kulüplerin kurucularının bir kısmı önceden bu fabrikada çalışmışlardır. Bu dernek bir yıl sonra kapatılmıştır (Disk, 1977: 197). Kurucuları ağır cezalara çarptırılmış, bir kısmı sürgüne gönderilmiştir. Bunların önemli bir kısmı zaman içerisinde İstanbul’a dönmüştür. İkinci Meşruiyetin ilanı sonrasındaki görece rahatlık ortamında, 1908 yılında, Osmanlı Amele Cemiyetinin kurucuları Osmanlı Terakki-i Sanayi Cemiyeti adı altında tekrardan örgütlenmişlerdir (Sencer,1969: 207). Bu örgütlenmenin de ömrü uzun olmamış ve 1909 yılında çıkartılan Cemiyetler Kanunu’na uymadığı, içinde askerleri barındırdığı gerekçesiyle kapatılmıştır (T.S.A., 1996: 41). Fakat bu konuyla ilgili hemen tüm kaynaklarda belirtildiği gibi 1910 yılında bu sürecin bir devamı olarak Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti kurulmuştur (Karakışla, 1998; T.S.A.,1996 vb.). Turan Sanatkarangücü ve Altınörs İdmanyurdu’nu kurucusu olarak adı geçen yedi ismin beşi, bu dönemde, bu Cemiyet’te aktif olarak görev alan isimlerdir. Osman Ahmet, Kazım, Boşnak Hasan ve Numan Usta’lar Cemiyet azası olarak görev yaparlarken, Hasan Muslihittin Usta ise Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti Reisliği görevinde bulunmuşlardır. Bunun yanında işçi önderi olarak öne çıkan, son Osmanlı Mebusan Meclisi’ne ve ilk T.B.M.M.’ye ‘ilk işçi milletvekili unvanıyla’ giren isim ise tam adı Abdülmecid Numan olan Turan Sanatkarangücü’nün ilk yönetim kurulunda yer alan Numan Usta’dır (T.S.A, 1996: 440) (Numan Usta için ayrıca bkz. STMA, 1988: 1879 ve 1889). Kendisi bir sosyalist olmamakla beraber, İttihatçı çevrelere yakınlığıyla bilinen bir işçi önderidir. Osmanlı Mebusan Meclisi’ne seçimlerinde aslen ‘sol’ bir partiden aday olmadığı (Osmanlı Mesai Fırkası) eski bir İttihatçı olarak İttihatçıların da desteğiyle ‘erbab-ı say ve sanatın hakkını mudafaa’ iddiasıyla seçildiği belirtilmektedir (Tunçay, 2000: 42) (ayrıca seçilme süreci için bkz. Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi syf. 1889). Ayrıca bu isim, ‘resmi işçi önderliği’ni fiilen üstlenmiş bir isim olarak 1923’de kurulan İstanbul İşçi Teşkilatlan Heyet-i Müttehidesi’nde de geçecektir. Bu kuruluşta daha sonraları komünistlerin etkin olduğu belirtilmektedir (STMA, 1988: 1879). Bunun dışında 1910’lu yıllarda İstanbul Cuma liginde oynayan takımın sağ-beki Tunalı Ali’de ‘işçi milletvekili’ olarak TBMM’de bulunmuştur. Turan Sanatkarangücü’nün yeri Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti’nde bir odaydı. Bu durum bir anlamıyla bugünkü Ankaragücü’nün tarihsel olarak bir ayrıcalığına tekabül etmektedir. Bilindiği kadarıyla profesyonel liglerde yalnızca işçiler ve emekçiler tarafından kurulan, işyeri temelli olan ve tarihi bu kadar eski olan bir kulüp daha yoktur. Bunun yanında kulüp yalnızca işçilerin oluşturduğu bir kulüp değil, zamanın ilk işçi örgütlenmelerinin (Osmanlı Amele Cemiyeti’nden başlamak üzere) ve ilk işçi önderlerinin de izlerini taşıyan bir kulüptür.
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlaması üzerine kulüp bir anlamıyla ‘futbolu’ bırakmak durumunda kalmıştır. İşgal kuvvetlerinin silah fabrikalarının kapatılmasına ilişkin baskılarıyla birlikte, futbolcuların ve yöneticilerin çoğu Anadolu’da yürütülen Kurtuluş Savaşı’na katılmışlardır. Artık kulüp merkezi Ankara’dadır. Bu dönemde Kurtuluş Savaşı’na destek amacıyla birçok ‘direniş teşkilatı’ oluşturulduğu bilinmektedir. Bu teşkilatlardan biri olan İmalat-ı Harbiye Direniş Örgütü’nün çekirdeğini ise Altınörslü ve Turan Sanatkarangüçlü futbolcular oluşturmaktadır (Arığ, 1996: 35). Bu dönemde kulüple ilgili birçok isim emperyalizme karşı olan bu savaşta ölmüşlerdir. 1920’lerin başına gelindiğinde her iki kulüp kendisini Ankara’da yeniden kurmuştur. Altınörs İdmanyurdu ismini Anadolu Sanatkarangücü olarak değiştirmiş, Turan Sanatkarangücü ise aynı isimle daha sonra kurulmuştur. İki kulübün birleştirilerek İmalat-ı Harbiye adını almaları ise 1926’yı bulacaktır. Kulüp Ankaragücü adını ancak 31.08.1933’deki kongresinden sonra almıştır. Daha sonra isim bir süre AS-FA Gücü olarak değişmiş, 1948’den itibaren ise Ankaragücü olarak kalmıştır (Arığ,1996). CHP Antalya Milletvekili Feridun Baloğlu’nun 4 Mayıs 2004 tarihli TBMM’deki konuşması tutanaklara şu şekilde geçmiştir: “… (medyada) 1910'da İstanbul'da Osmanlı işçilerinin ve Osmanlı sanatkârlarının kurduğu Turan Sanatkarangücü’nün devamı olan Ankaragücü'nü göremezsiniz. O Ankaragücü ki, bütün futbolcuları, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na gönüllü katılmıştır; kurumsal olarak katılmış tek kulüptür. Şehitler vermişlerdir Geyve boğazında, İmalat-ı Harbiye'de çalışmışlardır ve kurtuluştan sonra Ankaragücü yeniden kurulmuştur”.
Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarına ve hemen sonrasının politik atmosferiyle ilgili bir biçimde İmalat-ı Harbiye’ye bakmanın enteresan sonuçları vardır. Şişmanov, Anadolu’daki sosyalist/komünist oluşumlar içerisinde İmalat-ı Harbiye işçilerinin bir kısmının da bulunduğunu belirtmektedir (1990: 92). Anadolu’da saydığı sekiz ila on merkezin içerisinde İmalat-ı Harbiye işçilerini de zikretmiştir. Türkiye Halk İştiraküyun Fırkası’nın kurulduğu sırada, Anadolu’da 500 faal üyesinin olduğunu belirten Şişmanov, “Ankara’da yalnız silah fabrikalarında, 85 üyeli bir grup faaliyet göstermekteydi” demektedir (1990: 96). Ankara 1922 yılında ilk 1 Mayıs’ını yaşamıştır ve bu 1 Mayıs kutlamalarında İmalat-ı Harbiye işçilerinin de adı geçmektedir. Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi’ndeki şu ifadeler dikkat çekicidir (1996: 180):
“…İmalat-ı Harbiye ve demiryolu işçileri o gün çalışmayarak eş ve çocuklarının da katıldığı bir toplantı düzenlediler. Buraya 3 milletvekili ve SSCB elçiliği temsilcileri de katıldı. İşçiler adına yapılan konuşmada emperyalizme karşı çarpışan hükümetin desteklendiği bildirildi. O akşam düzenlenen tiyatro oyununun geliri de işçi yardımlaşma sandığına yatırıldı…”
Cumhuriyet’in kuruluş yılında Ankara’daki 1 Mayıs’ta yine İmalat-ı Harbiye işçilerinin adı en başta, hatta tek işçi topluluğu olarak geçmektedir. Cumhuriyet’in ilanından sonra ilk 1 Mayıs, hükümetçe yapılan yasaklamaya karşın 1924’te Ankara’da kutlandı (S.T.M.A, 1989: 1896):
“...Ankara’da ise İmalat-ı Harbiye işçileri Cebeci’de Boşnak Mahallesi’nde bir toplantı düzenleyerek 1 Mayıs’ı kutladılar. İşçi çocukları Hastalık Sandığı yararına rozet dağıtıp, bağış topladılar. İşçiler marşlar söylediler ve Vilayet ve TBMM önüne kadar yürüyüp konuşmalar yaptıktan sonra dağıldılar...”
Eski TKP Genel Sekreter’i İsmail Bilen 1973’de yaptığı bir konuşmada 1924 Ankara 1 Mayıs’ını konu edinmiştir. Kendisine göre büyük bir yürüyüş gerçekleşmiş ve bunda TKP Ankara İl Komitesi’nin etkisi olmuştur. Bu etki de “Kurtuluş savaşı günlerinden beri Ankara’daki «İmalat-ı Harbiye» ordu donatım fabrikası”nda etkili olunması sayesinde gerçekleştirilmiştir (
http://tustav.org/1/1973_5.htm). Bunun yanında 1925’de kapatılan Amele Teali Cemiyeti içerisinde de ciddi sayıda İmalat-ı Harbiyeli olduğu bilinmektedir.
Kulübün kimliğine ilişkin farklılaşma kısmen Ankara’ya geldikten sonra başlasa da özellikle 1930’lu yıllardan sonra kulüp yönetimi neredeyse tamamen bürokratlara kalmıştır. Fakat o yıllarda dahi kulübün ‘amale takımı’ olarak anıldığı belirtilmektedir (Arığ, 1996: 51). Daha sonraki dönemlerde hem kulüp yönetimi, hem sporcuların yapısı itibariyle hem de Türkiye’de bu alandaki profesyonelleşmenin de etkileriyle kulüp ciddi değişimlere uğramıştır. Fakat bu sefer artık ‘tribünler’ öne çıkacaktır.